3 Şubat 2009 Salı

Ne dedim ben? :)

Kanbiti oldum alnım'ın orta damarında.Kanbiti gibi analmsız kalma cabasında bir ahenk uğruna ne cüretkar bir dua takındım el kitabımda.Hastalığım'ın bu ilk sekmelerinde bu dağarcık darlığında böyle esmişti bikaç cümle en bahtı kara sularımda.Karabatak olmadan batak olurmuydu...?Olmazsa karabataklar ne anlamda taçlanırdı?Uçsuz bucaksız zihnim'in,zemin sahibi miniklik mertebesi illaki bunu emrederdi.Karanlık ol,suçlu ol,kendini perdelerden bi bağla yavaş yavaş boğ...Perdelerimi bu yüzden açık bırakmaya çalışıyorum heralde...aklıma takılan zihnime bakılan bi anda oluvermişti herbişeyin anlamsız oluverişi,yada yokluverişi...Alışlar,verişler...Hep bunla müsamma değilmiydi beni girdap düğününe götüren?Aldığım kadar verdiğim ,vermediğim kadar alıp giden herbişeyin acizliği...?Aciz olmaktan yüksünmek değildi belkide,belkide yüksünmediğim anları çıplaklık olarak görüp,koşa koşa acizliğime minnettarlığımı sunmamdı tek suçum?Hiçbiryerin,hiçbir yerine,hiçbir yerde,hiçbir yerle,hiçbişey gibi ilintisiz kalmaktı belkide...Gözüm'ün gördüğü kadar yüksek olmamaktı...Ahu dillim,serçe seslim,ceylan bakışlım...Ey yüce huzur!Aklımı sesli harflerin yokluğunda,sessiz harflerin ezikliğine maruz bırakma ey yüce huzur...Kasıp kavrulan bi a'na,muzdarip bi hava katmak niyetiyle olumsuz olgulara el açtırma...Sen büyüksün!Huzur tomurçukları serpilsin akıl yolu ormanına,her dem bahar edalarıyla...Saklı bahçem bülbülleri sahiplesin,saklımı şen kahkahalara boğarcasına...Kanıtsızlık gibi ,rüzgar'ın dağıttığı kum taneleri gibi izini süremesin adı batasıca...