27 Eylül 2009 Pazar

Artanlar Azalanlar

bir adım daha atarsam tüm incilerimi saçacağım,saçılacak ve dibimdeki tüm çamur içinde bulanıp gidecekler,toplamaya kalkıcam,ne kadar başarılı olacaksam artık...ya kopmadan önceki sayıya ulaşamayacağım,yada yeterli sayıya ulaşsamda temizlicek temiz bir ruha sahip olamayacağım...evet bir adım kaldı,şeytanın aklımla flörtüne sadece bir adım,ondan sonrası tam bir inci katliamı...şu anki hiçkil hislerimi kuvvetlendirecek bir iksir bu anladığım kadarıyla...o çok meşhur adım ve hiçliğin cabası olan mega-hiçlik duygusu...birşeylerin artması yada azalması bakış açısından tut ,o şeyi dilemeye kadar hep farklılık göstericek.evet hiçlik artacak,hayatımda artacak.hiçlik beni azaltacak,hayatımda değerini yitirecektir...karşıdaki gözler hiçliğimi arttıracak,kendi gözünde beni azaltacaktır...artacak azalacak,artacak azalacak...anlayamadan,anlam veremeden bişeylerin değeri sabitsizlik içinde artacak,azalaak....
bunların hepsi bir adıma bakıyor. gün gelecek ve ben sırta bıçak saplamayı özümseyip ,içselleştirdiğimde herşey inanılmaz bi hızla artacak ve azalacak...kendim,hislerim,yaşamım,gözlerdeki,gönüllerdeki değer....kargaşanın içine ellerimle sunacağım kendimi...fakat bu sondan önce son demler olacak muhtemelen....şaşalı artma ve azalma cümbüşünden sonra iki duvarım köşesinde çömelmiş,elleri başında parmaklarıyla tempo tutan,ve hafifçe sallanan bi ruhla son bulacağım...yada...gözlerin karardığı bi anda,hissettiğin şeyin hiçbirşey olduğunu anladığın zamana uygun olarak yüksekçe bi yerden atlama,dolapta duran ,iki avcunu dolduran haplara sabit bi şekilde bakmak duygusuna bırakacağım kendimi...
surlar yıkılıyo,tek tek,azcık azcık,az az,aıra sıra...inandığın,doğru olacağına yeminler ettiğin o yüce hislerin gidiyor...gidiyor ve bakıp kalmaktan başka çaren yok...kimisi ağır bi yargılamayla,kimisi ağır bir yargılamanla...iki dakika önce doğruluğuna tüm varlığınla inanırken,2 dakika sonra ya asıyorsun,yada astırıyosun...kalemler kırıyosun,kırılan kalemlere dudak büzüp ,düşmüş kaşlarınla itiraz bile edemeden eyvallah diyorsun...çünkü kurt düşmüş olan bi yerde inandıklarında herşey gibi atrıyor ve azalıyor.bakış açıları,dilekler ,kine neye göreler,empatiler...bir taraftan artması için uğraş verirken ,aslında azaldığını dudak büzüp,düşen kaşlarla izliyorsun sadece....

15 Eylül 2009 Salı

dökülgen

gün doğuşuyla bekliyorum seni,gramafonda sina simone var.hiçbirzaman anlamlarını bilmeden sadece müzikle akıp gitmek adına sevdim bütün bu şarkıları,tıpkı seni sevdiğim gibi...tıpkı hayatımda geri kalan ne kadar sıradanlık varsa seni hep öyle sevdim,pembe bulutların ardına yükselmeden,insanların ellerindeki şarap kadehleriyle yaptıkları büyük konuşmalar gibi değilde,yere bilinçli bi şekilde dökülmüş kedi mamalarının görüntüsü gibi sevdim...çünkü herşey çok kolay oluyodu,büyük cümlelerin,büyük hislerin akla sığmayacak yükünü taşımaya fırsat vermeden kendime sadece bütüm kalbimle,basitliklerle sevdim seni...bi anlam yüklemedim,anlamları kendimi yargılamakla harcıyıordum.biraz da itiraf zamanı sanırım.belki de kendi yumağıma dolandığım için senin sevgine gereken büyük cümleleri yükleyemedim...bi sakıncasıda yok bence...nasıl olabilir ki?sıkıştığım,kapandığım her anda aklıma bir şarkı gelirdi ve ben sana"seviyorum seni,ekmeği tuza banıp yer gibi..." derdim.ağzımdan bunlar dökülürken seninde göz yaşların aynı hızla dökülürdü...bizim sevgimiz bu kadar dökülgendi işte...